أ ث م – ElifSeMim

MODERN LÜGAT

إثْم / İSM
kabahat, suç, kötülük, kusur, vebal, günah

أَثام / ASaM
günahın cezası, günah

EL-MÜFREDAT Fİ GARİBİL KURAN (Ragıb El-İsfehani) Kelime İncelemesi;

إثْم ve آثَام kişiyi sevaptan geri bırakan/hayırdan alıkoyan işlerin adıdır; çoğulu, آثَامٌ şeklindedir.

Yavaş yürüyüp geç kalma anlamı da olduğundan şair bu anlamda şöyle demektedir:
6- جمَاِليَةٌ تَغْتَلِي بِالرَّادِفِ *** إذَا كَذَّبَ اْلآثِمَاتُ الْهَجِيرَا
6- İri dişi deve; ikinci bir biniciyle hızlı gider;
Yavaş giden develer, gün ortasında yalanladıkları zaman.

فِيهِمَا إِثْمٌ كَبِيرٌ وَمَنَافِعُ لِلنَّاسِ : Onlarda büyük bir günâh vardır ve insanlar için birtakım menfaatler (2/Bakara 219); âyetindeki إثْمٌ içki ve kumarda hayırlardan alıkoyan bir özellik vardır, anlamındadır. Fiil, قَدْ أَثِمَ إثْمًا وَأثَامًا فَهُوَ آثِمٌ وَأثِيمٌ şeklinde kullanılır ve tüm anlamları bu merkezdedir. تَأَثَّمَ ise, günâhından kurtuldu demektir. Tıpkı تَحَوَّبَ büyük günâhından ve تَحَرَّجَ zorluğundan kurtuldu fiillerinde olduğu gibi.

Yalanın إثْم diye adlandırılması, günâh kapsamında yer almış olmasındandır. Bu, insanın hayvan diye adlandırılması gibidir. Çünkü, insan da hayvan kavramının kapsamında yer almaktadır.

أَخَذَتْهُ الْعِزَّةُ بِالإِثْمِ : Üstünlük duygusu onu günâhla yakalar (2/Bakara 206), âyetindeki إثْمٌ üstünlük duygusu onu günâhkâr edecek işi yapmaya sevk etti, demektir. وَمَنْ يَفْعَلْ ذَلِكَ يَلْقَ أَثَاماً Bunu yapan esâmen ile karşılaşır (25/Furkân 68) âyetindeki أثَامًا ise, azaben/bir azap, demektir. Burada azap, günâhtan kaynaklandığı için esâmen diye adlandırılmıştır. Bu, bitki ve yağın kendisinden kaynaklandıkları için nediy/nem, çiğ diye adlandırılmaları gibidir. Bu bağlamda şair şöyle der:

7- تَعَلَّى النَّدَى فِي مَتْنِهِ وَتَحَدَّرَا
7- Sırtında çiğ yükselip yuvarlandı.

Kimilerine göre, esâmen ile karşılaşırın manası, bu onu günâhlar işlemeye sevk eder; bu da, küçük şeylerin büyüklere yol açmasındandır. فَسَوْفَ يَلْقَوْنَ غَيّاً Yakında gayya ile karşılaşırlar (19/Meryem 59) âyeti ise, bu her iki anlamda yorumlanmıştır.

آثِم : Bir günâhı yüklenendir: آثِمٌ قَلْبُهُ : Kalbi günâhkâr olan (2/Bakara 283).

Bir hadîste إِثْْم kelimesinin karşısına بِرّ kelimesi konmuştur: اَلْبِرُّ مَا اطْمَأَنَّتْ إلَيْهِ النَّفْسُ، وَاْلإثْمُ مَا حَاكَ فِي صَدْرِكَ

اَلْبِرُّ [iyilik], içine sinen şeydir; الإِثْمِ [günâh] ise, göğsüne sıkıntı veren şeydir. Resûlüllah’ın bu sözü, iyilik ve günâhın hükmünü belirlemektedir; onları bizzat açıklaması değildir. Âyette: مُعْتَدٍ أَثِيمٍ : Haddini aşan günâhkâr (68/Kalem 12) denmektedir. Bu, أَثِيمٍ / آثِمٌ : Günâhkâr, demektir. يُسَارِعُونَ فِي الإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ : Onlar, günâh ve düşmanlıkta acele ederler/onları ciddi tutarlar (5/Mâide 62). Deniyor ki; إثْم kelimesi ile, şu âyet gibilerine işaret edilmektedir: وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَا أَنْزَلَ اللّهُ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ : Kim Allah’ın gönderdiğini yürürlüğe koymaz/uygulamazsa; asıl onlardır, kâfirler (5/Mâide 44); عُدْوَان sözcüğü ile de: وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَا أنْزَلَ اللّهُ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ : Kim Allah’ın gönderdiğini yürürlüğe koymaz/uygulamazsa; asıl onlardır, zâlimler (5/Mâide 45). Buna göre, el-ism/günâh, el-udvândan/saldırganlıktan daha geneldir.

اَثَامًاۙ / ASaMan – (isim, çoğul)
[25/68]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir