ر س ل – RaSinLam

MODERN LÜGAT

رَسُول / ReSüL
haberci, elçi, resul, peygamber, yalvaç, gönderilen, yollanan, haber götüren kimse, ulak, kurye, sefir, murahhas, özel görevi olan memur, Resul, görevlendirilen, havari, gizli işle görevlendirilen, koşan, delege, ajan

رِسْل / RiSL
ılımlılık, itidal, yumuşaklık

رَسْل / RaSL
yavaş yürüyüş, sakin yürüyüş, uzun ve düz saç, yavaş/sakin yürüyüş, yumuşak, gevşek, bol, uzun ve düz saç, rahat

رَسَل / RaSeL
hayvan sürüsü, insan topluluğu

رَسِلَ يَرْسَلُ رَسَلًا / RaSiLe-YeRSiLü-RaSeLen
saçı uzun ve düz olmak

عَلَى رِسْلِكَ / ALa RiSLiK
yavaş ol!, acele etme!, sakin ol!

EL-MÜFREDAT Fİ GARİBİL KURAN (Ragıb El-İsfehani) Kelime İncelemesi;

رَسْل : Asıl anlamı, teenni ile gitmektir.
نَاقَةٌ رَسْلَةٌ : Rahat seyreden deve.
إِبِلٌ مَرَاسِيلُ : Yumuşak/rahat koşan develer.
اَلرَّسُولُ الْمُنْبَعِثُ /Gönderilen elçi, sözü bu anlamdan gelmektedir.
Bazen bu kelimenin “rıfk/yumaşaklık” anlamı düşünülerek birine teenni ile hareket etmesi emredildiğinde; عَلَى رِسْلِكَ denir.
Kimi zaman da onun “gönderilen” anlamı düşünülerek ondan رَسُول sözcüğü türetilir.
رَسُول bazen de taşınan söz anlamında kullanılır.

Bu anlamda şair şöyle der:
أَلاَ أَبْلِغْ أَبَا حَفْصٍ رَسُولاً -188

188- Dikkat et! Ebû Hafs’a bir mektup ulaştır.

Kimi zaman da sözün ve mesajın taşıyıcısı anlamında kullanılır.
رَسُول /Elçi kelimesi, hem tekil hem çoğul anlamlarına gelir.
Tekil anlamında Allah buyurur ki: لَقَدْ جَاءكُمْ رَسُولٌ مِنْ أَنْفُسِكُمْ : Andolsun, içinizden size bir elçi gelmiştir (9/Tevbe 128).
Çoğul anlamında da şöyle buyurmaktadır: فَقُولا إِنَّا رَسُولُ رَبِّ الْعَالَمِينَ : Deyin ki: “Biz âlemlerin Rabbinin elçileriyiz” (26/Şu’arâ 16).

Şair şöyle der:
أَلِكْنِي إليْهَا وخَيْرُ الرَّسُو لِ أَعْلَمُهم بنَوِاحِي الخَبَرْ -189

189- Benden ona mesaj götür; elçilerin en iyisi;

Sözü her yönüyle en iyi bilendir.

رَسُول kelimesinin çoğulu رُسُل şeklinde gelir.
رُسُلُ اللهِ /Allah’ın Resûlleri sözünden bazen melekler bazen de peygamberler kastedilir.
Şu âyetlerde melek kastedilmektedir:

إِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَرِيمٍ : O (Kur’ân), şüphesiz değerli, bir elçinin (Cebrail’in) getirdiği sözdür (81/Tekvir 19);
إِنَّا رُسُلُ رَبِّكَ لَنْ يَصِلُوا إِلَيْكَ : Biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla zarar veremezler (11/Hûd 81);
وَلَمَّا جَاءتْ رُسُلُنَا لُوطًا سِيءَ بِهِمْ : Elçilerimiz Lût’a gelince onlar yüzünden kaygılandı (11/Hûd 77);
وَلَمَّا جَاءتْ رُسُلُنَا إِبْرَاهِيمَ بِالْبُشْرَى : Elçilerimiz İbrâhim’e (oğlu olacağına dâir) müjdeyi getirdikleri zaman (29/Ankebût 31);
وَالْمُرْسَلاتِ عُرْفًا : Andolsun birbiri ardınca gönderilenlere (77/Murselât 1);
بَلَى وَرُسُلُنَا لَدَيْهِمْ يَكْتُبُونَ : Hayır (işitiriz) ve yanlarındaki elçilerimiz de yaptıkları her şeyi yazarlar (43/Zuhruf 80).

Şu âyetlerde ise, nebi/peygamber kastedilmektedir:
وَمَا مُحَمَّدٌ إِلاََّ رَسُولٌ : Muhammed, sadece bir elçidir (3/Âl-i İmran 144);
يَا أَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّغْ مَا أُنْزِلَ إِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ : Ey Elçi, Rabbinden sana indirileni duyur (5/Mâide 67).
وَمَا نُرْسِلُ الْمُرْسَلِينَ إِلاََّ مُبَشِّرِينَ وَمُنْذِرِينَ : Biz elçileri sadece müjdeciler ve uyarıcılar olarak göndeririz (6/En’âm 48) âyetindeki الْمُرْسَلِينَ kelimesi, Allah’ın hem melek hem insanlardan olan elçileri anlamına gelir.

يَا أَيُّهَا الرُّسُلُ كُلُوا مِنَ الطَّيِّبَاتِ وَاعْمَلُوا صَالِحًا : Ey elçiler, güzel şeylerden yeyin ve yararlı iş yapın (23/Mü’minûn 51).
Bazılarına göre bu âyette kastedilenler, Peygamber ve seçkin sahabesidir/arkadaşlarıdır. Onlar, Peygamberle çok yakın ilişkide oldukları için رُسُل /elçiler diye isimlendirilmişlerdir. Tıpkı el-Mühelleb ve çocuklarının, el-Mehâlibe diye isimlendirildikleri gibi.

إِرْسَال /Göndermek kelimesi, hem insanlar için, hem hoşa giden ve gitmeyen şeyler için kullanılır. Bu da kimi zaman teshir (isteğe bağlı olmaksızın) ile olmaktadır. Rüzgâr ve yağmurun gönderilmesi gibi: وَأَرْسَلْنَا السَّمَاءَ عَلَيْهِمْ مِدْرَارًا : Gökten üstlerine bol bol yağmur göndermiştik (6/En’âm 6). Kimi zaman da seçme yetisine sahip olanların gönderilmeleriyle olmaktadır.
Elçileri yollamak gibi:

وَيُرْسِلُ عَلَيْكُمْ حَفَظَةً : Size koruyucu melekler gönderir (6/En’âm 61);
فَأَرْسَلَ فِرْعَوْنُ فِي الْمَدَائِنِ حَاشِرِينَ : Fir’avn, kentlere (asker) toplayıcılar gönderdi (26/Şu’arâ 53).
Kimi zaman da bu gönderme işi, baş başa bırakmak ve engel olmamakla olur:
أَلَمْ تَرَ أَنَّا أَرْسَلْنَا الشَّيَاطِينَ عَلَى الْكَافِرِينَ تَؤُزُّهُمْ أَزًّا : Görmedin mi biz kâfirlere şeytanları gönderdik, onları oynatıp duruyorlar (19/Meryem 83).

إِرْسَال /Göndermek, إِمْسَاك /tutmak kelimesinin karşıtıdır: مَا يَفْتَحِ اللَّهُ لِلنَّاسِ مِنْ رَحْمَةٍ فَلا مُمْسِكَ لَهَا وَمَا يُمْسِكْ فَلا مُرْسِلَ لَهُ مِنْ بَعْدِهِ : Allah, insanlara bir rahmet açtı mı onu tutan olamaz, O’nun tuttuğunu da O’ndan sonra salacak yoktur (35/Fâtır 2).

رَسَل : Art arda giden deve ve koyunlardır.
جَاءُوا أَرْسَالاً : Peş peşe geldiler.
رِسْل : Art arda sağılan bol süt.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir